Celal, sözlükte “azamet sahibi ve yüce olmak” anlamındadır. İkram ise “cömert, merhametli, asil ve şerefli olmak” manasına gelir. Yüce Rabbimiz bu iki ismin başına “sahip” anlamındaki “zü” ekini getirerek bir terkip yapmış ve bu terkiple kendisini “azamet ve kerem sahibi” olarak nitelemiştir.
Ragıb el-İsfahani “celal” kelimesinin yüceliğin doruk noktasını teşkil ettiğini, bu sebeple Allah’tan başkası için kullanılmadığını söyler. Bu sıfat, büyüklük alameti olan ne kadar kemalat varsa hepsinin Allah’a mahsus olduğunu gösterir. O’na ait olmayan bir kemal düşünülemeyeceği gibi hiçbir nimet ve şeref de O’ndan başkasından gelemez. Mahlukattaki gözlemlediğimiz ne kadar mükemmellik varsa hepsi O’nun kemalinin zayıf bir gölgesi ve işaretidir.
Allah Teâlâ aynı zamanda büyük bir fazl-ı kerem sahibidir. Rabbimizin nimetlerinin ulaşmadığı hiçbir varlık düşünülemez. Yalnız dilciler, in’am (nimet verme) ile ikram arasında fark olduğunu söylerler. Onlara göre Yüce Allah’ın in’amı tüm varlıklara ulaşan her anlamdaki nimetleri ifade ettiği hâlde ikramın sadece değer verilen, saygı ve sevgi duyulan kişiler için söz konusu olduğunu söylemişlerdir. Çünkü ikramda kerim kılma ve onurlandırma anlamı vardır.
Sonuçta “zü’l-celâli ve’l-ikrâm” ismi Rabbimizin celal ve cemal yönlerini aynı anda ifade etmesiyle, bizlere O’ndan sırf şer olan bir şeyin sadrolmayacağını öğrettiği gibi her daim korku ile ümit arasında bir denge üzerinde yaşamaya da işaret eder.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.